allah'ı anmak

Allah’ı Anmak Arka Planda Kaldı

yazan Arif Ağırbaş
Bu yazıyı beğenin

Aufrufe: 315

Allah’ı Anmak Arka Planda Kaldı

 

Bir Hikâye:

Hoca Efendi’nin biri bir gün çarşıda dolaşırken, iki tezgâhtarın birbirleriyle herhangi bir sebepten dolayı tartıştıklarına şahit olur. Biri diğerine ağza alınmayacak şekilde kötü sözler sarf ederek küfreder. Ama bağır bağıra. Hoca Efendi, küfreden adamın yanına yaklaşır ve şöyle sorar: „Bağıra bağıra yüksek sesle “Allah” diye bağırırmısın?“ Adam, „hayır yapamam“ diye cevap veriyor. “Neden” diye sorar Hoca Efendi. Adam, „utanırım“ der.

Hoca Efendi adama şöyle dersini verir: „Bağıra bağıra ahlaksız bir şekilde küfretmekten utanmıyorsun da, „Allah“ diye bağırmaktan utanıyorsun öyle mi? Yazıklar olsun sana!“

Bu durum bazen maalesef böyle değerli kardeşlerim. Yani Allah’ın adını anmaktan ve zikretmekten utanılan bir dönem yaşıyoruz. Allah (c.c.) diyemiyoruz, çevremizden utanıyoruz. Namaz kılamıyoruz çünkü görünürüz diye utanıyoruz. Dinimizi tebliğ etmiyoruz çünkü bize yobaz derler. İyiliği emretmeyip kötülüklere göz yumuyoruz çünkü bize deli derler ve bizden uzaklaşırlar. Olduğumuz gibi dindar gözükmüyoruz çünkü işimizden oluruz veya kâr yapamayız. „Aman rengini belli etme yoksa seninle alış verişi keserler“ düşüncesiyle Allah’tan git gide uzaklaşanları görüyoruz.

Şimdi biri çıkar ve diyebilir ki, “durup dururken niye sokakta Allah diye bağırayım”. Bunu yap diyen yok zaten. Lakin eğer utanmadan sokakta bağıra bağıra küfür edebiliyorsa insan ama Allah’ın ismini anmaya gelince yapamıyorsa, çok ciddi bir şekilde ahlak ve iman problemi var demektir.

Bir Müslüman müslüman olduğundan utanıyorsa, Allah demekten çekiniyorsa ona sorarım:
Bilal-ı Habeş’i hatırlıyor musun? Onca işkenceye rağmen „Allahu Ehad” (Allah birdir)“ demiştir. Hz. Sümeyye’yi hatırlıyor musun? Şehit edilinceye kadar „Allahu Ehad” demiştir. Yasir ailesini hatırlıyor musun? İşkencelere direnerek „Allahu Ehad” demiştir.

Nice Evliyalar vardır ki, “Allah (c.c.)” kelimesi uğruna şehit edilmişlerdir, hapishanelerde hayatlarını geçirmiştir veya sürgün edilmişlerdir. Said-i Nursiler veya İmam-ı Azamlar gibi.

Allah demeden, dinini herhangi sebeplerden dolayı yaşamayarak kendimizi yeterli bir müslüman görerek ve bu saydığım mübarek zatlar ile kendimizi kıyasladığımızda abes olmuyor mu? Bu zatların zoru neydi de, canlarını bu yola feda etmişler? Böyle yaşamalarına rağmen “imanımı kurtara bilir miyim” diye endişelenip “Estağfurullah” diyerek tövbeyi dillerinden düşürmemişlerdir. Bu zatlar demek ki dini anlamamış da, sen, utanmadan küfreden, müslüman olduğunu saklayan, ibadetlerini çevrene hoş görünmek için yerine getirmekten çekinen biri olarak mı, Mümin’sin?

Allah için bırakın can vermeyi ve işkence görmeyi, bir tokat yedin mi ömrü hayatında? Kendine bir kez deli dedirttin mi? Bunları da geçelim. Bir kez komşuna İslam’ı anlattın mı? Örnek insan arıyorsan yukarıda yeterince belirttik. Tek bir tanesini burada belirtmek gerekirse, onca müşriklerin gözü önünde, hayati tehlikesi bulunduğuna rağmen, Kabe`nin yanında namaz kılarken deve işkembesi koyulmadı mı sırtına? Ya da Taif’de İslam’ı tebliğ edeceğim diye, Taifliler tarafından taşlanmadı mı?

Ümmeti olduğumuz Peygamber böyle idi. Gökteki yıldızlara benzetilen ve uyulmasını emredilen ashabı kiram nasıl Müslümanlar, biz nasıl Müslümanız diye hiç düşündük mü?

Bu zatlar bu dem, „Allah“ demeyi terk etmeyerek ve Rabbimize teslim olmasalardı bugün Müslüman olmuş olmazdık. Demek ki, şu tehlike ile karşı karşıyayız. Her kim ki, bir Müslümanın şuuru ile dinini yaşamaz ise, çocukları Müslümanlıktan uzak bir nesil olarak yetişir.

Sonraki nesillerde ise din diye bir şey kalmaz.

Ey Müslüman, Kul olduğunu aklından çıkarma. „Allah“ demeye utanma. Müslüman gibi yaşamaya çekinme. Kimin ümmeti olduğunu da unutma.

Bedeviler, dedi ki: “iman ettik.” De ki: “Siz iman etmediniz; ancak “İslam olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resûlu’ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (HUCURÂT – 14)

Altı çizilmiş olan ayeti kerimeyi dikkatli okuyun ve kime itaat etmeniz gerektiğini görün değerli kardeşlerim. Eğer ayeti kerimede buyrulduğu gibi, Allah ve Resulüne itaat eder isek, amellerimizden hiç bir şey eksilmez. Ona-buna iyi görüneceğim diye, yani başkalarına itaat etmekle, ne amel kalır, ne ibadet. Allah (c.c.) cümlemizi kendisine layıkıyla kulluk yapanlardan eylesin. İnsanların en şereflisi olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) efendimize layık bir ümmet olmayı nasip eylesin. AMİN!!

 

 

 

 

- Yorumunuz -

BU YAZILAR İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

- Bu yazıyı beğendiyseniz paylaşın lütfen -
Share via
Send this to a friend