Tebdil Gezmek Nedir? Osmanlı Padişahlarının Tebdil Gezileri

yazan Arif Ağırbaş
Bu yazıyı beğenin

Aufrufe: 574

Tebdil Gezmek Nedir?

 

Tebdil gezmek (tebdîl-i kıyâfet/ tebdîlü’l-kıyâfe), saraylarda farklı bir hayat süren hükümdarların kimliklerini gizlemek için kılık değiştirerek halkın durumunu bizzat görmek veya kendileri hakkında düşüncelerini öğrenmek amacıyla onların arasında dolaşmaları için kullanılan bir tabirdir. Kelime daha ziyade Arapça’da “kıyafet değiştirmek, başka bir kılığa girmek” anlamındaki tegayyür ve tenekkür kelimeleriyle ifade edilmektedir. Ancak tebdil-i kıyafet sadece giyim kuşamın değiştirilmesi değil, saç, sakal ve yüz makyajı gibi ayrıntılı değişimler için de kullanılmaktadır. Nitekim tarih boyunca pek çok örneği görülen tebdil-i kıyafet ile dolaşma uygulaması daha ziyade hükümdarların halkın kendi durumları hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla gerçekleştirilen olaylardır.  Bu noktada tebdil gezme uygulamasının İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren uygulandığı görülmektedir. Nitekim Hz. Dâvûd’un hükümdar olduktan sonra tebdil-i kıyafetle halkın arasına karıştığı, kendisinin ve devletin icraatı hakkında onların düşüncelerini öğrendiği bilinmektedir. Aynı şekilde Hz. Ömer’in de geceleri, Medine sokaklarında tebdil-i kıyafetle dolaşarak ülkenin genel durumu ve halkın yönetimden memnun olup olmadığını anlamaya çalıştığı ifade edilmektedir. Ancak tebdil gezme uygulamasının İslam devletleri arasında en çok Abbasilerde uygulandığı biliniyor.

Osmalı Padişahının Tebdil Gezileri

Görüldüğü üzere İslam’ın ilk dönemlerinden beri uygulanan bu olay Türklerin İslamı kabulünden sonra da diğer Türk-İslam devletleri tarafından uygulanmış olup, Osmanlı Devleti’nde benzer uygulamalar görülmüştür. Osmanlı Devleti’nde tebdil gezme kaynaklarda “tebdîl-i kıyâfet, tebdîl-i câme, tebdile çıkma” şeklinde geçmektedir. Osmanlı padişahlarının çoğu, zengin bir İstanbullu gibi kılık ve kıyafetlerle, atlı veya yaya olarak şehirde dolaşmak suretiyle halka kendilerini tanıtmadan, halkla temasa geçerlerdi.

Padişahların bulundukları bölgelerin durumunu tahkik ve teftiş etmek için yaptıkları bu gezilere, “tebdil gezmek” denilirdi. Padişahların bu şekilde kendilerini gizleyerek dolaşmalarının temel sebebi sosyal hayatı olduğu gibi görme ve insanların kendileri hakkında neler düşündüğünü yerinde öğrenme istekleridir. Nitekim bir hükümdarın herkesin kendine hürmet ettiğini bilmekle birlikte, kimlerin gerçekten dost olduklarını anlaması imkansızdı. Bu sebeple Osmanlı padişahları da kendinden önceki Türk-İslam devletlerindeki hükümdarların yaptıkları gibi tebaaları arasında kayboldular. Osmanlı tarihinde hükümdarların ve idarecilerin kıyafet değiştirerek dolaştıklarına dair erken tarihli bilgiler mevcut değildir. Padişahlar bu vesile ile şehirdeki işlerin gidişatını veya verilen emirlerin iyi tatbik edilip edilmediğinin tespitinin yanı sıra, kendileri hakkında halktan gelen dedikodu ve şikâyetleri de öğrenirlerdi.

Osmanlı tarihinde padişahların geniş bir maiyet ile düzenledikleri tebdil ve tebdil binişleri isimleriyle bilinen gezileri birbirinden kesin çizgilerle ayırmak oldukça güçtür. Çünkü bu gezilerin bir kısmı klâsik padişah gezileri olmakla birlikte, bir kısmı teftiş amaçlı yapılan gezilerdir. Bu arada padişahların tebdil gezilerine çıkmadan önceki kıyafet değiştirmeleri o kadar ustaca yapılıyordu ki, padişahı bu kıyafetler içerisinde gören sıradan bir insanın onları tanıması imkânsızdı. Kılık kıyafet konusunun her padişahın kendi zevkine göre değiştiği görülmektedir. Buna göre padişahların bir kısmı asker kıyafetinde dolaşırken, bazıları derviş ve esnaf gibi kılıklarda halkın arasına karışıyorlardı. Bu çerçevede Osmanlılarda bu tür uygulamaların ilk olarak XVI. yüzyılda görüldüğüne dair bilgiler bulunmaktadır. Kaynakların ifadesine göre Yavuz Sultan Selim kıyafet değiştirip uzun süren gezilere ve ava çıktığı gibi, Kanuni Sultan Süleyman ve dönemin sadrazamı İbrahim Paşa sipahi kıyafetleri ile tebdile çıkarlardı. Ancak tebdil gezme uygulaması XVII. yüzyılda genç yaşta hükümdarların tahta geçmesi ile artış gösterdi. Bu durum halkı tanımanın yanında kafes arkasında geçen şehzadelik dönemlerinden sonra serbestçe hareket etme isteklerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bu yüzyıl padişahlarından II. Osman’ın bostancı, II. Ahmed’in Mevlevî şeyhi kıyafetine büründüğü, IV. Murad’ın değişik kıyafetler giydiği, IV. Mehmed, II. Süleyman, II. Ahmed ve II. Mustafa’nın da daha ziyade Edirne’de tebdile çıktıkları bilinmektedir. Osmanlı padişahlarının tebdil-i kıyafet ile dolaşmaları XVIII. yüzyılda da devam etmiştir. Bu çerçevede dönemin padişahlarından III. Mustafa, tebdil hasekisi, I. Abdülhamid şerif, III. Selim delilbaşı, kalyoncu ve zaîm kıyafetleriyle halk arasında dolaşmışlardır. Ancak Osmanlı padişahları arasında en ilginç kıyafeti giyen padişah Sultan II. Osman’dır. Padişah ne bir asker ne de toplumda itibarı olan dini bir kisve yerine bir bostancı kıyafeti ile halk arasında dolaşırdı. Osmanlı padişahları tebdil gezilerine çıkarlarken yanlarına devlet erkanından bazı kişileri de alırlardı ve bu kişiler de tanınmamak amacıyla farklı kılıklara bürünürlerdi. Örneğin XVII. yüzyıl padişahlarından IV. Murad, tebdil gezilerinde genellikle vezir-i âzamını yanına alırken bazen de musahibi ile dolaşırdı. Ancak bazı padişahların tebdil gezilerinde giydiği kıyafetler ile ilgili bilgiler mevcut değildir. Örneğin XVIII. yüzyılın önemli padişahlarından Sultan I. Mahmud’un çok sık tebdil gezisine çıkmakla birlikte bu geziler esnasında giydiği kıyafetler ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak padişahın diğer Osmanlı padişahları gibi, İstanbul’da olup bitenleri bizzat yerinde görmek ve olayları daha yakından takip etmek için tebdil gezileri yaptığı bilinmektedir. Döneme ait kaynaklarda I. Mahmud’un her ay aynı sayıda tebdil-i kıyafet dolaşmadığı, bazı aylarda sadece bir kez yapılan bu gezilerin bazen artarak 4 veya 5 defa yapıldığı görülmektedir. Osmanlı padişahları tebdil-i kıyafet ile daha ziyade İstanbul içerisinde yangın çıkan bölgeler ile Suriçi’ndeki çarşı ve pazarlara giderlerdi. Ayrıca padişahlar bu teftiş ve geziler sonrasında gördüklerini ve bu bölgeler hakkındaki düşüncelerini hatt-ı hümayunlar ile ilgili yöneticilere bildirerek gerekli tedbirlerin alınmasını sağlarlardı.

Osmanlı tarihinde bazı padişahların seferler sırasında da tebdil-i kıyafet ile dolaştıkları bilinmektedir. Örneğin Sultan II. Mustafa seferler sırasında ordunun konakladığı yakın bölgelerde çok sık tebdil-i kıyafet ile gezerdi. Nitekim bunlardan biri olan Birinci Avusturya seferi sırasında (1695) ordunun Filibe’de konaklandığı sırada tebdil ile şehri gezmeye çıkan padişahın bir tekkeyi ziyaret ederek Şeyh Efendi’nin duasını aldığını biliyoruz. Batılı yazarların ifadesine göre Sultan II. Mustafa sefer için hazırlanan ordunun manevi değerlerini kendi gözleri ile görmek için tebdil-i kıyafet ile dolaşmaktadır. Bunların yanı sıra bu tebdil gezilerinde kaçak askerlerin tespit edilerek şiddetli cezalara çarptırılmak suretiyle bu tür olayların önüne geçilmek istenmiştir.

Osmanlı padişahları aynı zamanda tebdil-i kıyafet ile ava çıkarlardı. Nitekim padişahların bu şekilde çıktıkları av faaliyetleri sırasında yaşanan olumsuz gelişmelere müdahale ettikleri ve suçlulara şiddetli cezalar verdirdikleri bilinmektedir. Örneğin IV. Murad’ın Maltepe menzilinde tebdil gezerken sefer hazırlıklarını yetersiz bulduğu ve “demek ben yokken işler böyle yürüyor” diyerek Cigalazâde Mahmud ve Yûsuf, Sultanzâde Mehmed ile Vezir Mustafa paşaları sürgüne gönderdiği bilinmektedir. Yine IV. Murad’ın Bağdat seferi sırasında tütün içtiklerini tespit ettiği on dört neferi cezalandırdığı bilinmektedir. Aynı şekilde Sultan III. Mustafa’nın da tebdil gezileri sırasında rastladığı olumsuz durumlar karşısında gerekli tedbirleri aldırdığı görülmektedir. Nitekim bunlardan birinde padişah, rastladığı bir sefâret tercümanının kimliğini araştırarak onun ricâl konaklarına gidip casusluk yaptığını anlayınca katl ettirmiştir. Yine Sultan Mustafa sarı mest ve renkli elbise giymeme yasağına uymayan bir hıristiyan ekmekçiyi ve bir yahudiyi görünce ölümle cezalandırmıştır.

Osmanlı padişahlarınn tebdil gezilerinin bir amacı da halk arasında bir padişah olarak rahatça yapamayacakları bir takım özel isteklerini tebdil-i kıyafet ile istedikleri gibi yapabilme rahatlığıdır. Örneğin Sultan III. Osman’ın normal şartlar altında bir Osmanlı padişahın yapması çok ayıp olan bir şeyi sıradan bir halk kıyafeti ile gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bu çerçevede padişahın çarşıdan satın aldığı yiyecekleri bir beygir üzerine binerek rahatça yediği rivayet edilmektedir.

Tebdil gezileri padişahların tanınmadan icra ettikleri bir uygulama olup, padişahların tebdil gezileri sırasında onları tanıdığını belli etmek, onlarla konuşmak, arzuhal sunmak âdet değildi ve böyle davrananlar ağır şekilde cezalandırılırdı. Ayrıca Tebdil gezme esas itibariyle padişahlar hakkında kullanılmakla birlikte sadrazam, yeniçeri ağası, subaşı, nâib gibi diğer yetkililerin de teftiş maksadıyla tebdil-i kıyafete başvurdukları bilinmektedir. Tebdil gezme sırasında sayıları on ikiyi bulan tebdil hasekileri padişahın maiyetinde bulunur, belli zamanlarda bunlar kıyafet değiştirip İstanbul’da dolaşır ve gizli emirlerle vilayetlere gönderilirdi. Örneğin Sultan I. Mahmud’un yaptığı bu geziler sırasında silahtar ağa, mabeyn ağaları ve zaman zaman yine değişik çavuşlar da beraberinde yer almıştır.

Osmanlı tarihinde reformcu hükümdarlar döneminde tebdil uygulamalarının daha sık gerçekleştirildiği görülüyor. Bu durumun temel sebebi bu padişahların yaptıkları reformların halk üzerindeki etkilerini bizzat görmek istemeleridir. Bu çerçevede XVIII. yüzyıl hükümdarlarından I. Abdülhamid’in ulemâ kavuğu üzerine yeşil destar sarıp maiyetine silâhdar ağa, mâbeyn ağaları ve çavuşlardan bazılarını alarak sur içi İstanbul’unu, çarşı pazarları ve kapanları teftiş ettiği biliniyor. Döneme ait belgeler, padişahın bu gezilerinin sabahleyin başlayıp ikindi vaktine kadar sürdüğü, bunun ardından İstanbul halkına, çarşı ve pazarlara dair sert emirler çıkardığını göstermektedir. Aynı şekilde tebdil-i kıyafetle Kızkulesi’ni teftiş eden III. Selim kule dizdarının görev başında olmadığını görünce bulunup denize atılmasını emretmiş, araya girenlerin ricası üzerine canını bağışlayarak görevinden uzaklaştırmıştır.

Osmanlı tarihinde Tebdil gezme uygulamasının Tanzimat dönemine kadar devam ettiği ve artık bu tarihten sonra padişahların bu tür faaliyetlerine başvurmadıkları bilinmektedir.

Sonuç olarak “tebdil gezileri” Osmanlı padişahlarının bulundukları bölgelerin genel durumunu tespit etmek amacıyla çoğu zaman zengin bir İstanbullu gibi giyinmek suretiyle ve yaya olarak kendileri tanıtmadan halk ile temasa geçtikleri gazilerdir. Tebdil gezileri Osmanlı klasik döneminden beri var olan bir gelenek olup padişahların halkın genel durumu ile halktan gelen istek ve şikayetleri bizzat öğrenmelerini sağlamaktadır. Görüldüğü üzere XVI. yüzyıldan itibaren var olan bu uygulamada her padişahın giydiği kıyafet ve uygulama farklı olmakla birlikte temel amaç, halkın dilindeki sözlerin öğrenilmesidir. Bu çerçevede özellikle XVII. yüzyıldan itibaren artış gösteren tebdil gezilerinde padişahlar, tebaasına halktan biri gibi bakarken, aynı zamanda karanlıklarda fısıldanan sözleri de bizzat kendi kulakları ile işitirlerdi. Tanzimat’a kadar uygulanan bu sistemin bu tarihten sonra uygulanmamıştır.

 

 

 

- Yorumunuz -

BU YAZILAR İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

- Bu yazıyı beğendiyseniz paylaşın lütfen -
Share via
Send this to a friend